7 Eylül 2016 Çarşamba

AYNILIKLAR

Yıllar önce, ülkemizin değerli psikoloji profesörlerinden birinin bir anısını dinlemiştim. Zihnimdeki bir sürü cümleden dolayı boğulmak üzereyken aklıma geldi. Amerika’ya doktora yapmaya giden hocamız, çalıştığı üniversitede yabancı bir öğretim üyesi ile güzel bir arkadaşlık kurmuş. Öğlen yemekleri, çıkışta bir kadeh içki, kahve sohbetleri günler bir birini kovalamış. Konuştukları her konuda hemfikir olduklarını görmüşler. Böyle üç ay, beş ay, altı ay boyunca sürmüş sohbetleri, arkadaşlıkları. Bir gün hocamızın bu ortak görüşleri paylaştığı meslektaşı : “ Artık bu kadar sık görüşmesek!” demiş. Düşünsenize, aynı fikirde olduğunuz, birlikte sohbet etmekten keyif aldığınız bir insan aniden size çok sık görüşmek istemediğini söylüyor. Şaşırmaz mıydınız?

Hepimiz “Ben nerede yanlış yaptım?” edasında bir Kayahan şarkısını dilimize dolarız diye düşünüyorum. Böyle durumlarda ilk aklımıza gelen “Onu kıracak bir şey mi yaptım?” olmaz mı? Aynı dünya görüşüne sahipken, ortak fikirleri paylaşıyorken bence evet, ilk aklımıza gelen bu cümleler olur. Yanılmadınız! Hocamız da aynı şekilde düşünüp : “Seni fark etmeden kırdım mı? Herhangi bir hatam mı oldu?” demiş. Anlaşılan o ki buraya kadar bizim düşünce tarzımızda da bir hata yok. Peki, bizim değerli hocamıza, soğuk duş etkisi yapan bu uzaklaşmanın sebebini nasıl açıklamış meslektaşı sizce?

“Görüyorum ki hemen her konuda birbirimizle aynı fikirdeyiz. Benim senden öğrenebileceğim farklı bir şey yok. Zaten aynı düşüncede olduğum, kendisinden yeni şeyler öğrenemeyeceğim bir insanla da bu kadar sık görüşmeme gerek yok.” demiş.

Hocamız, ilk başta kulaklarına inanamamış, belki kendisine bu bakış açısı anlamsız gelmiş. Ama daha sonra meslektaşının bizim alıştığımız dostluk ilişkisine göre değil, çok bambaşka bir boyuta göre iletişim kurduğunu anlamış.

 Farklılıklar hayata renk katar denildiği gibi, farklı bakış açıları da insana yeni ufuklar açar. Evet, belki her zaman insanlarla kurduğumuz iletişim bu görüşü desteklemiyor olabilir. Bazen aynı pencereden bakmak önemliyken, bazen de farklı pencerelerden bakarak farklı manzaralar görmek önemli oluyor.

Bu durumun keskin çizgileri, yazılı kuralları yok. Olmasın da aslına bakarsanız. İletişimde esnekliğin önemli olduğunu vurgulamaz mı zaten uzmanlar? Burada sanırım insanın nelere ihtiyaç duyduğu, neye ulaşmak istediği de vurgulanıyor. Farklı düşüncelerde, farklı alanlarda birikimleri olan insanlardan oluşturacağımız pencereden dışarı bakmak da ayrı bir keyifli olacaktır sanıyorum. Aynı konular ve bu konular üzerinde aynı döngüdeki paylaşımlar bir süre sonra hem sıradanlaşıyor hem boğuyor.

Aynı bakış açısı, aynı konular, aynı düşünceler arasında aslında daha mutlu olmuyoruz. Belki kendimizi daha güvende hissedebiliriz evet ama sanki biraz da boğuluyoruz. Hatta belki bir zaman sonra aynılıklar daha vahim bir duruma gelebiliyor.

Şu aralar aynılıklarla kuşatılmış olsanız da aynılıklardan sıyrılmaya ne dersiniz? “Peki, ama nasıl?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Kendi adıma ben, şu aralar üzerinde sıklıkla konuştuğum konuları değiştirmekle ve sıklıkla dinlediğim konulara kulaklarımı tıkamakla işe başlıyorum. Belki bayram tatilini Mars’ta geçiririm bilmiyorum.

Ufkunuzu geliştiren insanlarla karşılaşmanız dileklerimle. Bu insanlara zaten sahipseniz ne mutlu size!