Yıllar önce, ülkemizin değerli psikoloji
profesörlerinden birinin bir anısını dinlemiştim. Zihnimdeki bir sürü cümleden
dolayı boğulmak üzereyken aklıma geldi. Amerika’ya doktora yapmaya giden
hocamız, çalıştığı üniversitede yabancı bir öğretim üyesi ile güzel bir arkadaşlık
kurmuş. Öğlen yemekleri, çıkışta bir kadeh içki, kahve sohbetleri günler bir
birini kovalamış. Konuştukları her konuda hemfikir olduklarını görmüşler. Böyle
üç ay, beş ay, altı ay boyunca sürmüş sohbetleri, arkadaşlıkları. Bir gün
hocamızın bu ortak görüşleri paylaştığı meslektaşı : “ Artık bu kadar sık görüşmesek!”
demiş. Düşünsenize, aynı fikirde olduğunuz, birlikte sohbet etmekten keyif
aldığınız bir insan aniden size çok sık görüşmek istemediğini söylüyor. Şaşırmaz
mıydınız?
Hepimiz “Ben nerede yanlış
yaptım?” edasında bir Kayahan şarkısını dilimize dolarız diye düşünüyorum. Böyle
durumlarda ilk aklımıza gelen “Onu kıracak bir şey mi yaptım?” olmaz mı? Aynı dünya
görüşüne sahipken, ortak fikirleri paylaşıyorken bence evet, ilk aklımıza gelen
bu cümleler olur. Yanılmadınız! Hocamız da aynı şekilde düşünüp : “Seni fark
etmeden kırdım mı? Herhangi bir hatam mı oldu?” demiş. Anlaşılan o ki buraya
kadar bizim düşünce tarzımızda da bir hata yok. Peki, bizim değerli hocamıza,
soğuk duş etkisi yapan bu uzaklaşmanın sebebini nasıl açıklamış meslektaşı
sizce?
“Görüyorum ki hemen her konuda
birbirimizle aynı fikirdeyiz. Benim senden öğrenebileceğim farklı bir şey yok. Zaten
aynı düşüncede olduğum, kendisinden yeni şeyler öğrenemeyeceğim bir insanla da
bu kadar sık görüşmeme gerek yok.” demiş.
Hocamız, ilk başta kulaklarına
inanamamış, belki kendisine bu bakış açısı anlamsız gelmiş. Ama daha sonra meslektaşının
bizim alıştığımız dostluk ilişkisine göre değil, çok bambaşka bir boyuta göre
iletişim kurduğunu anlamış.
Farklılıklar hayata renk katar denildiği gibi,
farklı bakış açıları da insana yeni ufuklar açar. Evet, belki her zaman
insanlarla kurduğumuz iletişim bu görüşü desteklemiyor olabilir. Bazen aynı
pencereden bakmak önemliyken, bazen de farklı pencerelerden bakarak farklı
manzaralar görmek önemli oluyor.
Bu durumun keskin çizgileri,
yazılı kuralları yok. Olmasın da aslına bakarsanız. İletişimde esnekliğin
önemli olduğunu vurgulamaz mı zaten uzmanlar? Burada sanırım insanın nelere
ihtiyaç duyduğu, neye ulaşmak istediği de vurgulanıyor. Farklı düşüncelerde,
farklı alanlarda birikimleri olan insanlardan oluşturacağımız pencereden dışarı
bakmak da ayrı bir keyifli olacaktır sanıyorum. Aynı konular ve bu konular
üzerinde aynı döngüdeki paylaşımlar bir süre sonra hem sıradanlaşıyor hem
boğuyor.
Aynı bakış açısı, aynı konular,
aynı düşünceler arasında aslında daha mutlu olmuyoruz. Belki kendimizi daha
güvende hissedebiliriz evet ama sanki biraz da boğuluyoruz. Hatta belki bir
zaman sonra aynılıklar daha vahim bir duruma gelebiliyor.
Şu aralar aynılıklarla kuşatılmış
olsanız da aynılıklardan sıyrılmaya ne dersiniz? “Peki, ama nasıl?” diye
sorduğunuzu duyar gibiyim. Kendi adıma ben, şu aralar üzerinde sıklıkla konuştuğum
konuları değiştirmekle ve sıklıkla dinlediğim konulara kulaklarımı tıkamakla
işe başlıyorum. Belki bayram tatilini Mars’ta geçiririm bilmiyorum.
Ufkunuzu geliştiren insanlarla
karşılaşmanız dileklerimle. Bu insanlara zaten sahipseniz ne mutlu size!