Bugüne kadar
kaygının hep ürküten taraflarını okuduysanız ya da yaşadıysanız, bugün sizi
biraz gülümseteyim. Yüksek düzeyde kaygının yaşam kalitemizi düşürmesinin
aksine, belli oranda kaygının da hayatımıza kattığı olumlu yanları var. Yaşam enerjisi,
problem çözme becerileri, karar verme hızı, tedbir durumları ve hatta liderlik
yeteneğine etkisi… Kaygı, hepimizi olmasa da pek çoğumuzu aslında ışıldatıyor.
Şaşırdınız değil mi? Bugüne kadar stresin, kaygının aslında kötü bir şey olduğu
vurgulanırken, ben çıktım ve kaygı birçoğumuzda iyi bir şeydir diyorum. Arada
bir huni ile dolaşsam da bunu bir süredir okuduklarımdan derleyerek söylüyorum.
Yalnız özellikle vurgulamak istediğim bir durum var: burada bahsi geçen yüksek
düzeyde kaygı değil. Eğer hayatınızı etkileyecek düzeyde kaygılıysanız, bir
uzmandan destek almanızda fayda var.
Kaygı, günlük
hayatımızda bazen bize tehlike sinyalleri vererek, tehdit içeren durumlara
karşı uyarıcı bir özellik taşıyor. Böylece ortaya çıkan olumsuz koşullarla baş
edebilmemizi sağlıyor. Diyelim ki yolda yürürken biraz ilerde kavga eden
insanlar gördünüz, toplanan kalabalık, yükselen sesler size orada tehlikenin
boyutlarına dair ipuçları veriyor. Tehlikenin büyük olduğunu fark ettiğiniz
anda, yolunuzu değiştirmez misiniz? İşte gözle görünmez sorunlarda da kaygı
düzeyiniz devreye girerek sizi oradan uzaklaştırıyor. Ayrıca size zarar
verebilecek durumları da daha açık bir şekilde görmenizi sağlıyor. Kaygı
hissiyatımıza sağlık o zaman, değil mi?
Motivasyonu
besleyen nedenlerden biri de kaygı diyor değerli uzmanlar. Bir konu üzerinde
çalışmaya devam edebilmek, bir sorun oluştuğunda üstesinden gelebilmek için
çaba sarf edebilmek, tatlı kaygımız sayesinde oluyor. Bunu sadece hislerimizle
de yapmıyoruz üstelik! Hormonlarımız da devreye giriyor: Kaygı durumunda ortaya
çıkan fizyolojik belirtiler –kalp atışında hızlanma, gözbebeklerinin büyümesi,
nefes alış verişinde düzensizlik gibi – adrenalin hormonunun salgılanmasını
sağlıyor ve bu da bizi daha güçlü hale getiriyor. Yani bedenimiz de bize “daha
güçlü olup, savaşabilmen için destek timi devrede!” sinyali veriyor. Bunun yanı
sıra, endorfin, seretonin ve dopamin hormonları düzeyinde artışa sebep olarak,
sakin kalabilmemiz için bize uygun ortamı oluşturuyor. Böylece hayata dair
motive oluyor ve heyecanımızı koruyoruz.
İnsan
ilişkilerinde de şaşırtıcı etkilerle karşı karşıyız! Liderlik özelliği olan
insanların da kaygılı oldukları, üstelik bu sayede empati düzeyi daha yüksek,
dikkatli ve hızlı karar veren, harika problem çözücüler olarak işlerini
yönettikleri görülüyor. Tabi kaygılı insanların utanç duygusuna sahip olması,
diğer insanlara karşı güvenilir olduklarını da gösteriyor.
Gelelim en
önemli noktalardan birine: SINAV KAYGISI! Aşırı olmadığı sürece başarıyı
tetiklediğini ve başarısız olma ihtimalini ortadan kaldırdığını söylesem! Sınavlardan
önce kaygınızı sevin, çünkü sizi olası olumsuz durumlardan koruyacak. Pamuklara
sarıp “Ah sen ne sevimli şeymişsin kaygı.” dediniz mi içinizden? Rahatça
söyleyin ve gülümseyin, kaygının hayatınıza kattığı güzellikleri düşünün. Hayatımızı
renklendiren bu durum İngilizce “Eustress”, Türkçe Östres olarak ifade
ediliyor. Ben bu duruma “Sempatik Stres” demeyi tercih ettim kendimce.
Okuduklarımdan
yola çıkarak, benim de Sempatik Stres durumlarına eklemek istediklerim var.
Günlük hayatımızda, sabah uyandı
Dünyanın
düzeninin sağlıklı devam etmesi, doğanın dengesinin bozulmaması, enerjimizin,
heyecanımızın tükenmemesi için: YAŞASIN SEMPATİK STRES!