25 kuruşluk mutluluğunuz oldu mu hiç? Ya da daha açık
sorayım, 25 kuruşa çocukluğunuzu hatırladınız mı?
Bir insanın anavatanı madem çocukluğu diyorlar, büyüyünce
neden bu çocukluktan uzaklaşıyoruz da “Çocuk gibi hissettim kendimi” diyoruz? Ne
zaman unutuyoruz çocukça duyguları? Hangi ara yetişkinlerin acımasız dünyasında
kendimizi buluyoruz? Ben bugün 25 kuruşluk mutlulukla, çocukça duygularımı ne
zaman unuttuğumu sormaya başladım… Belki siz kendinize sorarsanız bulursunuz.
Ben henüz bulabilmiş değilim.
Mutluluk üzerine konferans veren profesörler, birkaç saatlik
konuşmalarında nasıl mutlu olunacağını anlatır oldu. Mutluluk üzerine kitaplar çoksatar,
sosyal medyada mutluluğun formülü diye adlandırılan paylaşımlar hızla yayılır
oldu. Gerçekten ya hiç kimse mutlu değildi ya da en son ne zaman çocukça
mutlulukları yarıda bıraktıklarını hatırlamıyorlardı.
Tüketiyoruz diye düşünüyorum. Hem de hızla, acımasızca
tüketiyoruz… Mutluluk da araya kaynayıp gidiyor. Oysa her şeyden önce mutluluğu
elimizde tutmamız gerekiyordu. Bu kadar çok hatasız yaşayalım, eleştirilere
maruz kalmayalım, mükemmel olalım derken en büyük hatayı mutluluğu, çocukça
mutluluğu çok gerilerde bırakıyoruz. Oysa çocukluğumuza emanet etsek, hep
yanımızda olacak mutluluk, göz kırpma aralığında duracak. Ama ne yazık ki biz
onu terk etmeyi yeğliyoruz. Öyle telaşlı, öyle yoğun koşturuyoruz ki! Nereye
yetişmek istediğimizin bile farkına varamadan, sadece koşmayı önemsiyoruz.
Çocukken ağız dolusu kahkahayla güldüğünüzü hatırlayın ya da
sevinçten deliye döndüğünüzü: neydi o sizi bu denli mutlu eden? Belki bir
bayramlık, belki bir bisiklet, belki ilk kez kar görmek, ilk kez deniz kenarında oynamak…
Siz söyleyin neydi? Ne birçok insanın yaptığı davranışın yükü omuzlarınızdaydı,
ne söyledikleri, ne de düşündükleri… Hayal meyal haberleri izlediğinizi ya da
dinlediğinizi hatırlarsınız oyun oynarken. Zaten söz konusu arkadaşlarla oyunsa, aklınıza ne tuvalete gitmek gelir ne de karnınızdaki gümbürtüyü duyarsınız. Bu yüzden
sokakta yanınızdan geçen komşunun mahalle çocuklarına dağıttığı kuru ekmeğin tadı
damağınızda, kokusu burnunuzdadır…
Bu yüzden 25 kuruşluk minik bir uğur böceği, içinden çıkan
şekeriyle onlarca çocuğa mutluluğu yaşatır. Çünkü çocukluk hesapsızdır, maliyet
aramaz. Çünkü çocukluk ciddiyettir, merak edip öğrenirken gözleri fal taşı gibi
açılır. Çünkü çocukluk adildir, büyük parça ekmeği kapana bir başka çocuk müdahale
eder. Çünkü çocukluk korkusuzdur, çekinmeden ağlar, kahkahayla güler. Merhametlidir,
oyunda dışlananı mutlaka bir diğeri oyuna çeker. Dürüsttür, süt içmediği için
madalya alamayacağını güvenle ifade eder. Unutur, kin tutmaz, affeder.
Cesaretlidir, sevdiği her şey için “Seviyorum” der.
Madem diyorum hepimiz çocuktuk, neden çocukluğumuzun
samimiyetini unuttuk? Hatırlamak isterseniz eğer, bence yapacağınız şeyi
biliyorsunuz : çocukça duyguları hatırlatan, mutluluğu emanet ettiğiniz yerden
bugüne taşımanızı sağlayan her şeyle ve herkesle oyuna devam edin!