13 Ekim 2016 Perşembe

25 KURUŞLUK MUTLULUK

   25 kuruşluk mutluluğunuz oldu mu hiç? Ya da daha açık sorayım, 25 kuruşa çocukluğunuzu hatırladınız mı?

   Bir insanın anavatanı madem çocukluğu diyorlar, büyüyünce neden bu çocukluktan uzaklaşıyoruz da “Çocuk gibi hissettim kendimi” diyoruz? Ne zaman unutuyoruz çocukça duyguları? Hangi ara yetişkinlerin acımasız dünyasında kendimizi buluyoruz? Ben bugün 25 kuruşluk mutlulukla, çocukça duygularımı ne zaman unuttuğumu sormaya başladım… Belki siz kendinize sorarsanız bulursunuz. Ben henüz bulabilmiş değilim.

   Mutluluk üzerine konferans veren profesörler, birkaç saatlik konuşmalarında nasıl mutlu olunacağını anlatır oldu. Mutluluk üzerine kitaplar çoksatar, sosyal medyada mutluluğun formülü diye adlandırılan paylaşımlar hızla yayılır oldu. Gerçekten ya hiç kimse mutlu değildi ya da en son ne zaman çocukça mutlulukları yarıda bıraktıklarını hatırlamıyorlardı.

   Tüketiyoruz diye düşünüyorum. Hem de hızla, acımasızca tüketiyoruz… Mutluluk da araya kaynayıp gidiyor. Oysa her şeyden önce mutluluğu elimizde tutmamız gerekiyordu. Bu kadar çok hatasız yaşayalım, eleştirilere maruz kalmayalım, mükemmel olalım derken en büyük hatayı mutluluğu, çocukça mutluluğu çok gerilerde bırakıyoruz. Oysa çocukluğumuza emanet etsek, hep yanımızda olacak mutluluk, göz kırpma aralığında duracak. Ama ne yazık ki biz onu terk etmeyi yeğliyoruz. Öyle telaşlı, öyle yoğun koşturuyoruz ki! Nereye yetişmek istediğimizin bile farkına varamadan, sadece koşmayı önemsiyoruz.

   Çocukken ağız dolusu kahkahayla güldüğünüzü hatırlayın ya da sevinçten deliye döndüğünüzü: neydi o sizi bu denli mutlu eden? Belki bir bayramlık, belki bir bisiklet, belki ilk kez kar görmek, ilk kez deniz kenarında oynamak… Siz söyleyin neydi? Ne birçok insanın yaptığı davranışın yükü omuzlarınızdaydı, ne söyledikleri, ne de düşündükleri… Hayal meyal haberleri izlediğinizi ya da dinlediğinizi hatırlarsınız oyun oynarken. Zaten söz konusu arkadaşlarla oyunsa, aklınıza ne tuvalete gitmek gelir ne de karnınızdaki gümbürtüyü duyarsınız. Bu yüzden sokakta yanınızdan geçen komşunun mahalle çocuklarına dağıttığı kuru ekmeğin tadı damağınızda, kokusu burnunuzdadır…

Bu yüzden 25 kuruşluk minik bir uğur böceği, içinden çıkan şekeriyle onlarca çocuğa mutluluğu yaşatır. Çünkü çocukluk hesapsızdır, maliyet aramaz. Çünkü çocukluk ciddiyettir, merak edip öğrenirken gözleri fal taşı gibi açılır. Çünkü çocukluk adildir, büyük parça ekmeği kapana bir başka çocuk müdahale eder. Çünkü çocukluk korkusuzdur, çekinmeden ağlar, kahkahayla güler. Merhametlidir, oyunda dışlananı mutlaka bir diğeri oyuna çeker. Dürüsttür, süt içmediği için madalya alamayacağını güvenle ifade eder. Unutur, kin tutmaz, affeder. Cesaretlidir, sevdiği her şey için “Seviyorum” der.


   Madem diyorum hepimiz çocuktuk, neden çocukluğumuzun samimiyetini unuttuk? Hatırlamak isterseniz eğer, bence yapacağınız şeyi biliyorsunuz : çocukça duyguları hatırlatan, mutluluğu emanet ettiğiniz yerden bugüne taşımanızı sağlayan her şeyle ve herkesle oyuna devam edin!

7 Ekim 2016 Cuma

ŞAŞTIM, KALDIM!

    Aslında çok başka bir konuyu yazayım diye günlerdir üzerinde düşünüyordum. “Ego Savaşlarını” yazacaktım, saklamaya gerek yok! Ara ara notlar alıyor, gün içerisinde bazı cümleleri zihnimde toparlıyordum… Bir tek kelime, ego üzerine yazacaklarımı uzayın boşluğuna fırlattı desem? Belki de bir kuyruklu yıldızın peşine takılmış gidiyordur, bilmiyorum.

    “Şaşırmak” kelimesinden türemiş bir başka kelimeyle, ego konusu yerini tatlı bir şaşkınlığa bıraktı.

    “Şaşkın, şaşkınlık, şaşırmak ve şaşırtmak” kelimeleri teker teker kızıl toprak üzerinde hayat buldu. Şaşkınlığımı gizleyemediğim konuları düşünüyorum iki gündür. Şaşırdığım olayları, beni şaşırtan insanları hatta bazı şaşkın durumlarımı… Kimi duruma gülüyorum, kimine sinirleniyorum, kimi için üzülüyorum. Neye şaşırırsam şaşırayım, bana yaşattığı duygu farklı oluyor. Oysa tek bir kelimenin bir insana yaşatabileceği farklı duyguları genelde daha duygusal bir kelimeye bağlarız değil mi?

  Yanınızda üçüncü kişiyle ilgili atıp tutan birini, o kişiyle samimi bir şekilde konuşurken gördüğünüzde; adil olmaktan, eşit davranmaktan dem vuranın yanlılığına rastladığınızda; beklemediğiniz bir anda ummadığınız bir cümleyle karşı karşıya kaldığınızda karşılığı olan tek bir kelime var : “Şaşırmak”. Her ne kadar farklı duygular yaşatsa da…

    Bu tek kelimenin bende oluşturduğu sevinç, hayal kırıklığı, kahkaha, gözyaşı, öfke, merhamet kısaca tüm duygu yelpazesi aslında insan olduğumun, dahası insan kalabildiğimin tek kelimeyle özeti değil mi?

    Sadece insanların bazı davranışlarına maruz kaldığımızda mı şaşırıyorduk? Hayatın kendisi de başlı başına, o tek kelimeyle onlarca duygunun içine bizi karıştırmıyor muydu? Hayallerimizin önüne setler çekildiğinde, beklentilerimiz gerçekleşmediğinde, her şey yolunda giderken aniden bir elin her şeyi alt üst etmesiyle de karışıyorduk. Hep olumsuzluklar değil oysa bizi şaşırtan durumlar değil mi? Doğum gününüzde hediyelerin gelmesi, tatlı tatlı mesajlar okumanız sizi mutlu eden güzelliklerden biri. Ya doğum gününüz haricinde bir günde sürprizlere, hediyelere boğulursanız? Ardı ardına güzellikleri yaşasanız? Bu kendiliğinden gelen doğum günü sizi şaşırtmaz mı?

    Duyguların yetenekle kuvvetli bir bağı vardır. Aşk, öfke, nefret, kaygı, hayal kırıklığı, kıskançlık, korku, merak, sevinç, özlem, şefkat ve sizin ekleyeceğiniz tüm duygular yetenektir. Her insan aynı düzeyde kıskanamaz, korkamaz, özleyemez, aşık olamaz, sevinemez, kaygılanamaz. Tüm duyguları farklı düzeylerde yaşamamızın o duyguya dair yeteneğimizle doğrudan ilgisi vardır. O zaman ben bu durumu değerlendirerek, şaşırmanın da yetenekle ilgilisi olduğunu Aristo sever birisi olarak söyleyebilirim size. Yani “Hayat acıdır, biber de acıdır, o zaman hayat biberdir” dediği gibi Aristo’nun; şaşırmak da yetenektir, şaşırtmak kadar! Duygular insan kalabilmenin en önemli kıstasıysa, herkes aynı düzeyde insan kalamıyor demektir…

Dünya Gülümseme Gününde hepimiz için en güzel temennim, en güzel şekilde insan kalabilmemiz. Şaşırıyor ve şaşırtıyorsanız, kıymetini bilin derim.