5 Haziran 2016 Pazar

ANTİK KENT



     Dünyanın herhangi bir yerinde, antik kent gezerken neler hissederdiniz? Yıkık dökük taşların, belki de temeli kalmış evlerin, sular altındaki iskelelerin üzerinde dolaşırken diyorum, aklınıza neler geliyor?

    Kentin neden yıkıldığı mı? Yoksa bu zamana kadar kentin nasıl ayakta kaldığı mı? 

    Daha doğrusu asıl sormak istediğim şu; siz de benim gibi boyut değiştiriyor musunuz gezerken? Acaba diyorum, onların da pes ettiği zamanlar olmuş muydu? Ya da çok yorulup, bunalıp hayatın anlamını aradıkları zamanlar? İnsanoğlu var olduğu ilk günden bu yana, varoluşunun sebebini hep sorgulamış mıydı? Nelere üzülmüşlerdi, nelere sevinmişlerdi? Var oluşumuzdan bu yana madem duygular hiç değişmemişti, onlar nasıl baş edebilmişlerdi? Bilmiyorum...
     
    Bizim yıkıntılar arasında dolaştığımız yerlerde, bir zamanlar birileri neşeyle yürümüş, koşarken düşmüş ya da pazardan aldığı elmayı düşürmüş olabilir miydi? Unutuyorlar mıydı mesela? Unutmak için uğraşıyorlar mıydı? Ya da tam tersi hatırlamayı nasıl başarıyorlardı? Paradoks...

    Oysa biz şimdilerde paradoksu, korkuları yenmek için kullanıyoruz. 
     
    Jetgiller'in yaşadığı hayat nasıl şu an bize çok uzak gelmiyorsa sanırım antik kentlerin insanları da şu andan çok eski bir tarihte kalmış olamaz. 

    Aslında ne kadar kısa bir zaman diliminde yaşıyoruz öyle değil mi? Bir gün bizim de yaşadığımız şehirlerin yıkıntıları üzerinden birileri geçerken belki aynı duyguları hissedecek ya da aynı soruları soracak, kim bilir? 

    Demem o ki, hayat, hayatın anlamını sorgulamaya müsaade etmeyecek kadar kısa ve bizler tüm insanlığın zaman çizgisinde aslında birer hiçiz. Bütün bu sorgulamalara ayıracak vaktimiz yok aslında! An dediğimiz o iki harfli ama evrenselliğinde sonsuz anlamlı kelime, kendi içerisinde yüzyılları barındırıyor. Var oluşumuzu, var oluşumuzun anlamını ve hayatın kaynağını...

    Neyi yaşıyorsak o anda yaşamalı ve tüketmeliyiz. Ağlıyorsak, göz yaşının; gülüyorsak kahkahanın; öfkenin, hüznün, neşenin, dalgınlığın, dağınıklığın ya da serzenişin... Özgürlük, belki de an içinde yaşadığımızı sonuna kadar tüketebilmek! 


    Antik kentlerin insanları ne kadar özgürlerdi? Ya siz, siz ne kadar özgürsünüz?
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder