Ayna nöronlar,
1990’larda Parma Enstitüsünde beyin üzerine yapılan bir araştırmada
keşfedilmiştir. İlerleyen yıllardaki çalışmalarla ayna nöronların duygularımız,
davranışlarımız ve öğrenme becerilerimizdeki rolü şekillenmeye başlamıştır. Esnemenin
bulaşıcı olması, üzümün diğer üzüme bakarak kararması, kan aldıran birini
gördüğümüzde bizim de kolumuzda acı hissetmemizin başrol oyuncusu oldukları
ortaya çıkmıştır. Bu oyuncuların bilimsel araştırmalardaki sonuçlarıyla sizi
boğmak istemiyorum. Biraz sonra anlatacaklarım ilginizi çekecek olursa,
özellikle İngilizce bilenlerin “Theory of Mind” anahtar kelimesi ile
karşılaşacakları sürprizleri kendilerine bırakıyorum.
Hepimiz,
özellikle ilk üç yılımızda gözlemleyerek ve taklit ederek öğrenmeye başladık.
Basitçe öğrenmenin temelinin taklit olduğunu söylesem, şaşırtıcı olmayacaktır
sanıyorum. İşte bu sevgili nöronlarımız sayesinde yürüyor, el sallıyor, tel
sarar yavrum oynuyoruz. Gördüğümüz davranışı, uyguladığımızda öğrenme gerçekleşmiş
oluyor. Konuştuğumuz dili öğrenmemizde de bu güzelim nöronların etkisi
yadsınamaz. Şimdi şaşırtıcı kısma geliyoruz: Sadece davranışlarımız değil,
duygularımızın pek çoğunun da başrol oyuncusu oluyorlar. Tuttuğunuz takımın
maçını izlerken öfke, sevinç, kazanma hissi; bir film seyrederken ağlama,
oyuncuya kızma… Gördüğümüzü aktardığımız, sanki biz yaşamışız gibi
hissettiğimiz müthiş bir yetenek ile karşı karşıyayız. İşte burada empati bizi
bir reverans ile karşılıyor. Karşımızdaki bir insanın anlattığı bir olayda onun
gibi hissedebildiğimizde, acıyı, mutluluğu, hüznü, öfkeyi yaşamış gibi
paylaştığımızda… Empati yeteneğimizin dışa vurumu, ayna nöronlarının
iletişiminden geçiyor. Bazı bilim insanları, “vicdan” gibi varoluşumuzun en
temel durumunun bu nöronlara bağlı olduğu sonucuna ulaşıyorlar. Bu da
empatinin, DNA kodlarımızda hâlihazırda var olduğu anlamına geliyor, eğer
ayna nöronlarında herhangi bir hasar yoksa.
Ayna
nöronlarımızla, hem bireysel hayatımızı hem de birlikte olmayı inşa ediyoruz. Hayata
bakış açımızı oluşturuyoruz. Temel sağlamsa, diyecek söz yok elbette. Benim bu
araştırmalar arasında en etkilendiğim kısma gelirsek: Doğuştan bu kodlama ile
var oluyorsak ve bu yeteneği geliştirilebilmek bizim elimizdeyse; ayna
nöronlarımızı tamamen neden iyiliğe ve mutluluğa yönlendirmeyelim? Güzel olan
her şeye yöneldiğimizde, beynimizin içinde güzelliklere dair duyguların
nöronları ışık saçıyor (gerçek MR görüntülerine bakıldığında).
Aynanın karşısına
geçip, kendinize gülümseyin. Şu an hiç gülümseyecek havamda değilim, diyorsanız,
şakacıktan da olsa yapın bunu. Kendinize karşı ayna nöronlarınızı harekete
geçireceksiniz ve bir süre daha böyle hissettiğinizde, duygularınız davranışa
dönüşecek ve mutlu olacaksınız. Mutluluğu taklit ederek mutlu olmak, en basit
öğrenme becerisiyle gerçekleşecek kadar kolay. Davranışların duyguları etkilemesinin
tam tersini söylüyorum: DUYGULARINIZ DAVRANIŞLARINIZI ŞEKİLLENDİRİYOR. Bu
yaptığınız, “Günaydın kendim, bugün çok mutlu bir gün geçireceksin!” ya da “Pozitif
enerji yolluyorum” gibi enerji uzmanlarının ya da yaşam koçlarının kullandığı
türde masallardan değil. Evrene pozitif enerji yollama hiç değil! Beyninizin
iyonlarının harekete geçmesinden bahsediyorum.
İş burada,
sadece kendinizle de bitmiyor. Karşımızdaki insanın duygularını hissetmekten
bahsediyorsak, insan ilişkilerindeki duygular da bu işin içinde. “Gülmek
bulaşıcıdır.” “Mutsuz insanlardan uzak dur” gibi cümleler, bilimsel
araştırmalarla şehir efsanesi olmaktan çıkıyor. Hepimiz birbirimizin aynasıyız.
Kopyala-yapıştır
özelliği ilk kez tanıtıldığında, salonda bulunan insanlar tarafından coşkuyla alkışlanmıştır.
Beynin ve bilgisayarların birer bilgi işleme mekanizması olduğu düşüncesinden
yola çıkarak ayna nöronların, kopyala-yapıştır özelliğine ilham vermiş olması
uçuk bir fikir olmaz sanırım.
Eğlenceli bir
şarkı dinlediğimizde keyifleniyorsak, mutluluğu paylaştığımızda arttırıyorsak,
karşımızdaki insanın ne hissettiğini az çok anlayabiliyorsak; güzel olan her
şeyi kopyala- yapıştır yapalım ki insanlık kazansın. Yükseltin ayna nöron
aktivitelerinizi, tamamlandığınızı hissedeceksiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder