Doğduğunuz şehirden yıllardır
uzakta yaşıyorsanız, sizi o şehre gittiğinizde içten içe güldüren hatırınızı yoklayarak
başlayalım mı?
Çocukken yemek yeme sorunum bütün
aileyi derde düşürmüş. Azıcık yemek yiyorsam, yemeğin içerisine ne ekleseler de
farklı vitaminleri de alsam diye şaşırırlarmış. O bir kaşık için ağzımı açmazmışım bile. Annem okula gittiğinde babaannemle kalırken,
en köklü çözümü babaannem bulmuş. Babaannemin evi, neredeyse "Ankara
ayaklarımızın altında" diyeceğiniz bir yerdeydi. Ankara’nın o dönem tüm önemli
yapıları evden görünürdü. Ankara’nın güvercinlerini bilirsiniz; öyle çoklardır
ki… Kışın babaannemle güvercinler için balkona ekmek kırıntıları koyardık, babaannem
bakmış ki ben bu işi kaptım, yemek yemem için o muhteşem eylemi
gerçekleştirmiş: “Aç ağzını, ye bakalım şunu, yemezsen şimdi kuşlar gelecek
karnımı yiyecek!”. Ah, tüh, vah yazık olmuş sana demeyin. Yıllardır hatırlayıp
kahkahalarla güldüğüm bir olaydır. Yemeğimi yermişim tabi! Kuşlara da ekmek
vermemin amacı “Aman doysunlar da, babaannem beni yemek için zorlamasın.” diyeydi,
mıh gibi aklımda! Böyle bir olayı günümüzde yorumlayacak pek çok uzman (!) “Çocukta
korku oluşturacak bu durum ….” diye cümlesine başlayabilir. Oluşmadı,
endişelenmeyin. Kuşları seviyorum, babaannemi de. Dahası ne zaman Ankara’ya
gitsem, o çocuğa dönüşüp kıkır kıkır gülüyorum.
Ne yapsalar daha doğruydu, şu
anki çözümlerinizle düşünün? (Sindirim rahatsızlıklarını ayrı tutarak) “Onu
yemedi bunu yapalım, ay çocuk bunu sevmedi ötekini alalım, vah çocuk berikini
istemedi tamam istediği bir şey bulalım…” Tanıdık geldi mi?
Ne yaptılar? “Bu tabak bitecek.” dediler,
bunu derken yemeğin içerisine farklı vitaminler alsın diye bana hissettirmeden
başka besinler eklediler. Ama hiçbir zaman aile sofrasının çeşidinden farklı bir
şey sunmadılar. Bu bahsettiğim yıllar seksenler. Gelelim doksanlara, biraz
büyüyünce gerçekleşen bazı sahnelere. Çocuğuz aklımıza bir şey geldi, koştuk
büyüklerin yanına, artık derdimiz, istediğimiz neyse. Sahnedeki büyükler
sohbette, hoooop başladık paldır küldür konuşmaya. O zamanlar sahnenin esas
oyuncuları büyüklerden birinden bir ses geldi, “Yavrum, şu anda konuşuyoruz,
sözüm bitsin o zaman dinleyeceğim.” Tanıdık geldi değil mi? Bekledik mi? Evet.
Çatladık mı beklerken? Hayır! Şimdi sahnenin esas oyuncuları kimler? Oyuncu
değişikliğinin sonuçlarına bakalım mı?
Okul bahçesinin ortasına içtiği
gazozun şişesini keyfi atıp, şişeyi parçalayıp, uzaklaşmaya bile gerek
duymayan; sorulduğunda “Canım istedi de kırdım” derken rahatsız olmayan çocuk…Ya da arkadaşının eşyasını
izinsiz almaktan çekinmeyen, bir başkasının rahatsız olabileceğini düşünmeye
bile gerek duymayan, kendinden
güçsüzlere gerek şiddetle gerekse sözle her istediğini yapabileceğini düşünen, kendi
dünyasının kral ve kraliçeleri olarak karşımıza, toplumun herhangi bir
köşesinden çıkıveriyorlar.
Yeter ki istediğini yapsın,
sussun, mutlu olsun da bir başkası ne hissederse hissetsin diyerek yetiştirilen
çocuk, acımasızca söylüyorum ama MUTLU OLMUYOR! Özgüven, kendini doğru ifade
edebilme, hakkını arama gibi durumlara dair yazılmış kitapların, bunlar üzerine
konuşan uzmanların yanlış anlaşıldığını düşünüyorum.
Kuralların, kurallara uymanın, sınırların,
toplumla uyum içinde yaşamanın çocuğa güven verdiğini biliyor muydunuz?
Sorumluluklarını yerine getirebilen çocuk özgürleşir, kendine güveni gelişir. Kurallar
ve sınırlar (aşırı durumlar değil), çocuğun kendisini güvende hissetmesini
sağlar. Beklemenin, sabretmenin tadına varan çocuk, her açıdan mutluluğu yaşar.
Bir çocuğun başarısına odaklanırken, başarının mutluluk üzerinde etkisinin
olmadığı gerçeğini artık araştırmacılar anlatmaktan çekinmiyor. İçsel mutluluğun, paylaşmak,
yardım etmek gibi temel insani duygularla geliştiğini vurguluyorlar.
Bireysellik ve bencillik arasındaki uçuruma kaç çocuğu yuvarlıyoruz dersiniz?
Durum çok vahim bence😕bende çocuğumu yetistirirken endişe duyuyorum hatta gelecekten korkuyorum yalan yok ama benim fikrime göre bu kadar özgürlük ve rahatlık onlar icin fazla düşünüyorum da biz çocukken böyle miydik tabi ki değildik yani onlar da böyle olmasalar bişey eksilmez 😉
YanıtlaSil