9 Ekim 2017 Pazartesi

KIŞ TEMİZLİĞİ VE ERTELEME ÖZGÜRLÜĞÜ

Aslında bir süredir Akış Kuramı üzerinde çalışıyordum. Tüm öğrendiklerimi yazıya aktarıp, paylaşacaktım.  Günlerce bir konuyu araştırmak, onun üzerine düşünmek, belki delilleri toplamak ve geleneksel olarak bilgisayarın başına oturunca, tüm planların yerini o anda gelişen bir başka konunun alması… Benim gibi plan yapmaya alışık olmayan insanların gülümsediğini görür gibiyim. “Planlı çalışmak sizi başarıya ulaştıran en önemli yoldur!” cümlesini ilk hatırladığım günden bugüne değişen bir şey olmadı: Planlı yaşayamıyorum. O zaman plansız akışa ayak uydurmak gerek, öyle değil mi? Akşam yemeğini gündüzden hazırlamak, hangi saatte nerede olacağımızı ayarlamak gibi kolay planlardan bahsetmiyorum. Canınız istediğinde istediğini yapmak gibi bir düzensizlik de değil demek istediğim. HAYATA AYAK UYDURMAK! Evet, tam da bu! Yerinde ve elinden geldiğince mücadele etmek, baktık olmuyor yerinde ve fark ettiğinde vazgeçebilmek.

Nelerden vazgeçmek istersiniz?

Bu soruyu kendime sorduğumda, Ağustos sonuydu. Mutfak dolaplarımdan başladım önce, kullanmadığım, kenarı kırık ne kadar mutfak eşyası varsa hepsini çöpe attım. Kıyafetlerle devam ettim. Kendimce önceliği kullandığım nesnelere vermeliydim. El altında belki yıllardır duran eşyalar tek tek elimden çıktıkça, diğer vazgeçmek istediğim her şeyden de böyle kolay vazgeçebileceğimi gördüm sanırım. Eğitim biliminin “somuttan soyuta, basitten zora” ilkesini uyguladım. Sonra baktım değiştiremediğim durumlar var, kendimi değiştireyim dedim, sanırım en zoru da burada başladı. Ama başardım. Gündelik telaşlarım ve yorgunluklarım arasına sızan ne var ne yok hepsini temizledim. Eylül sezonuna keyifle başladım.

“Hazır Ekim’i ortalıyoruz, o da toparlanıp gidiyor yazla birlikte, sanırım alışılmışın dışında bir temizliğe daha ihtiyacın var” dedim kendime. Kış temizliği koydum adını bu durumun. Ancak bu kış temizliğinin, bahardan bir farkı olmalıydı… Hafta sonu, başka bir şehirde amaçsız yürüdüm. Kalabalığın ortasında, kim olduğunuzun, sorumluluklarınızın, neler yaptığınızın hiçbir öneminin olmadığı bir yerde, yani tam anlamıyla kendinizleyken aslında kendi sesinizi çok net duyuyorsunuz. İşte orada : “Erteleme özgürlüğünün farkında mısın?” diye bir mırıldanma duydum kendimde.

Erteleme özgürlüğü kavramıyla Yürümenin Felsefesi kitabında karşılaştım. Bu kitabı yine bir seyahatte okumuştum. Tıpkı kitapta bahsedildiği gibi, acelecilik ve sürati bir kenara bıraktım. Yavaş yavaş yürüdüğüm o birkaç saat neredeyse iki güne eşitti. Zihnimin tüm gevezelikleri, o birkaç saatte sustu. “Dil bir talimatname, bir fiyat listesidir. Yürümenin sessizliğinde, yürümekten başka bir şey yapmadığınız için kelimeleri kullanmayı bıraktığınızda, o sessizlikte daha iyi işitirsiniz, çünkü yeniden adlandırmayı, yeniden kodlanmayı, yeniden biçimlendirmeyi beklemeyen, kelimelere dökülmeyecek bu şeyi duyabiliyorsunuzdur nihayet. ‘Konuşmadan evvel görmelidir insan.’” İşte tam anlamıyla bunu yaşadım. Yavaşladığımda işlerin daha iyi ilerlediğini anladım. Çözemediğim bir durumun üzerine gitmeyi bıraktığımda, sakinliğin getirdiği aydınlığı fark ettim. Olması için mücadele edip, bir süre sonra vazgeçtiğimde hafiflediğimi gördüm. Baştan söyleyeyim, vazgeçmek dahası vazgeçme kararı bile öyle tabak çanak attığımız kadar kolay olmuyor. Biraz karın ağrıtıyor. Ancak tıpkı bir hafta sonu yürüyüşüne çıkarken eşyalarınızı hazırlarken “Buna gerçekten ihtiyacım var mı?” diye sorduğunuz gibi yaklaşırsanız, yüklerinizi en aza indirebiliyorsunuz. Tıpkı yürümek gibi: zamanı öldürmek için değil, zamanı kucaklamak için… Vazgeçmek de böyle, tüm yükleri sırt çantanızdan atmak gibi… “Çünkü Yürüyen İnsan kendi üzerine çöken kaygı, haset ve korku yumaklarını çözer, varlığını yeryüzünün ebediyen yeni olan kalbine düğümler. Yürüyoruz, işte bu düğümü atmak için.”  

İnsanın kendine saygı durumlarından biri de vazgeçmek: Beklentilerinden, belirsizliklerinden, samimiyetsiz bulduklarından, öyle ya da böyle yük olan her şeyden ve herkesten. 

* Erteleme özgürlüğü için öncelikle vazgeçmeyi öğrenme adımı önemli bir eşik.

Yürümenin Felsefesi, Frederic Gros, Kolektif Kitap, 2017.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder