Hatırlamak mı? Hatırlandığını hissetmek mi?
Görüntülü
konuşmalarda karşı tarafın duyması için bağırmak zorunda kalmayı sevmedim. Sarılamadıktan
sonra, ekrandan görmeyi de… Ya gelen kopyala yapıştır bayram tebrikleri! Yasak
olup, evde oturmak zorunda kalmasaydık, hangimiz telefonlarını bu kadar yanında
tutardı ki bayramda? Alışamadım ben, sizi bilmem. Arayıp sesini duymak istemiyorsak,
insanlara neden mesaj yollarız ki, hele ki telefon numaraları varsa? Çağın
modası olduğu için mi? Galiba. Gelecek bayram, şartlar eski bayramlardaki gibi
olursa, yine gelen bayram mesajlarına cevap vermeyeceğim. Seviyorsan söyle,
diyor ya zamane gençleri, öyle bir şey işte.
Özlemek
tuhaf bir duygu. Şimdiye kadar pek fırsat vermezdim beni yakalamasına. Özlediğimi
hissettiğim an, harekete geçerdim ama gelin görün ki hareket alanım kısıtlı. Ne
doğruymuş özlemeyi sevmemek. Burnunuzun direği sızlamadan duruyormuş yerinde.
Kokunun
ve müziğin insanda uyandırdığı duyguları çözebilselerdi, çocukluğumuzdaki
bayramlara dair anıların fokurdayan çaydanlık ile nasıl bağı olacağını bize
anlatırlardı. Eski bayramlar diye bugüne kadar anlattıklarımızın kokuyla ilgisi
olmalı. Bayram sabahlarında tazecik ekmeğin, çaydanlıktan gelen dumanın, sofradaki
peynirin ya da çocukluğunuzdaki sokakların toz kokusu geldi mi sizin burnunuzun
ucuna? Sabah o kokuların hepsini yakaladığımda, özlemin burukluğu şaka gibi bir
neşeye dönüştü. Ne çok keyifli koku varmış bayrama dair, değil mi?
Gelelim
ilk soruma, tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan gibi oldu. Cevabı
herkesin kendisine bırakıyorum. “Özledim, görüşelim.” dediklerimizin kaçında
samimiysek, işte cevap orada saklı. Kimleri özlediniz? Kimlerle kısıtlamalardan
sonra görüşmeyi sürdürmek istiyorsunuz? Şimdiye kadar çetele tutmamış
olabilirsiniz, şart değil. Benimse özlediklerimin yanı sıra fark ettiklerim
oldu. Çok değil bir elin beş parmağını geçmiyorlar. Geliştiğim, sohbetini
sevdiğim ya da normal zamanlarda iletişim kurmaktan keyif alacağım insanların
hayatımın bir yerinde durduklarını anladım. Zaten evde kaldığımız sürecin
neredeyse başından beri bir şekilde iletişimde olduğum az sayıda olanlar.
Pandemi kazanımım olarak dursun kenarda. Bakalım normal günlerin çılgınlığına
döndüğümüzde neler olacak, görelim. Nasılsa şu anda tüm renkler karışmış
durumda.
Yazıyı
buraya kadar okuyanların pandemi keşiflerini merak ediyorum aslında.
Benzerliklerin önemli olduğu zamanlara geldik, belki benzerliklerde buluşuruz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder