İki karınca
yeşil bir zemin üzerinde oturuyor ve karşılarında sarı, yuvarlak, ışıl ışıl,
kocaman bir şeye bakıyorlardı. Güneş geldi aklınıza, değil mi? Görseli bulabilseydim,
güneş olduğunu şıp diye bilecektiniz. Kendi aralarında “Ne güzel parlıyor,
ışıkları gözlerimi kamaştırıyor.” diye sohbete dalmışlardı. Çimenlerin üzerinde,
yanınızda sevdiğiniz biri ve ellerinizde sevdiğiniz içecekler, pırıl pırıl
güneşe baktığınızı hayal ediverdim. Diğer görselde ise karıncalara yukardan
bakan, pardon karıncaları daha geniş bir perspektiften gören bir çift göz
vardı. Karıncaların güneş diye nitelendirdiği şey, tenis topu çıkmasın mı!
Herkesin güneşi kendisine güzel elbette, buna lafım yok. Ancak bu görselden
anladığım, gördüğümüz dünya kadardı güneş sandıklarımız… Ne kadar geniş
çerçeveden bakarsak ya da kendi dünyamızı ne kadar genişletirsek, güneş
zannettiklerimiz değişmiyor mu? Öykümüz buraya kadar. Siz bunu düşünürken ya da
düşünmezken, nasıl isterseniz, ben kara komedi karelerinden örnekler
paylaşacağım.
Pandeminin
bile törpüleyemediği aslında bizzat kendisinin de ruhsal pandemi olduğunu
düşünmeye başladım. Egosantrik enfeksiyon! Kendi yaptıklarını koşulsuz doğru
olduğunu düşünenler, düşünmekle kalmayıp etrafa dayatanlar, dayatmakla
yetinmeyip çevresindekilerin de bunun doğruluğuna inanmalarını bekleyenler…
Bunu salt bir EGO olarak nitelendirmenin, Freud’a yapılacak en büyük haksızlık
olduğunu düşünüyorum. Ego, dengeydi oysa… Zekânın tanımına benzerdi, “uyum
sağlayabilmek”. Egosal durumları her gördüğümde ya da anlatılanlara tanık
olduğumda, karıncaların tenis topunu güneş sanması gelir aklıma. “Çok başka
dünyalar da var.” demek isterim, sonra vazgeçerim. Nasılsa kendi tenis topundan
başka bir güneşin varlığına ya inanmayacak ya kabul etmek istemeyecek. Hem bana
mı düşmüş canım, bir başkasının tenis topuna karşı takındığı tavra laf atmak!
Bunları
anlatarak gelmek istediğim yer çok başka aslında ama araya da çeşitli
baharatlar olsun diye serpiştirdim. Bırakalım herkes kendi dünyasının güneşini
gerçek güneş zannetsin. Tenis toplarının güneş muamelesi gördüğü ya da tenis
toplarının kendini güneş zannederek ışık saçtığına aldandığı dünyaların
rahatsızlığını duyanlara var birkaç sözüm. Siz de alın sevdiğiniz içeceği, çok
gerekiyorsa birlikte yudumlayın, gerçek güneşin olmadığını bilmeniz yeter. Siz zaten
gerçek güneşin keyfini çıkarmayı biliyorsunuz, hem de dört mevsim. Arada
sırada, çok nadir zamanlarda, gerçek güneşi bilenler ya da gerçekten güneş
olanlarla yolunuz kesiştiğinde işte ortalık zihinsel bir şölene dönüşür. O şölenden
sonra zihninizde kalan lezzet asla unutamayacağınız anıları besler ve tabii
sonrasında dünyaya, güneşe hatta evrene dair duruşunuzu. Zihinsel şölen işte o
karıncaların da olduğu alana daha geniş perspektiften bakan gözlerdir.
Anlatmaya
çalıştığım karıncaların görseli ve sizin bu konudaki gözlemleriniz, kara komedi
değildir de, nedir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder