26 Aralık 2016 Pazartesi

BİTİRİLMEMİŞ İŞLER

Farklı bir şehirde doğmuş, çocukluğunun, gençliğinin en güzel anılarını o şehirde yaşamış pek çok gurbetçi insanın, öldüklerinde kendi memleketlerine defnedilmek istediklerini biliyor musunuz? Hiçbir yerde duymadıysanız bile bu konu bir şarkıya bile ilham vermiştir : “Beni köyümün yağmurlarında yıkasınlar.” Gülmeyin, bu şarkıya da ilham veren asıl mevzu insanların bitirilmemiş işleridir aslında. Yıllar sonra memleketine dönme şansına erişmiş insanların büyük bir kısmı da geçmişiyle tek tek yüzleşmek ister. Yarım kalmış bir konuşmayı bitirmek gibi, belli bir sayfaya kadar okunup sonra kitaplığın bir köşesine iliştirilmiş bir kitaba zamanı gelince devam etmek gibidir. Şansına erişmiş diyorum çünkü kimi insan yıllar sonra memleketine dönme fırsatı bulamadığı gibi kimi de yarım bıraktıklarıyla yüzleşemez… Yüzleşmek, cesaret ister çünkü… Her ne sebeple olursa olsun yarım bırakılan işler öfkeye, kin tutmaya, acıya, hüzne, yorgunluğa, yetersizliğe, tükenmişliğe sebep olur. Çünkü yüzleşme fırsatı bulamadan ya da tamamlayamadan yarım bırakılan her durum, enerjiyi sömürür ve umut dolu hayatın yaşanmasını baltalar. Sadece güzel günlerin geçirildiği memleketle mi sınırlı dersiniz bitirilmemiş işler? Duyguları etkilediğine, bitirilmemiş işler öfke gibi, tükenmişlik gibi duygulara sebep olduğuna göre, yaşamımızın yani nefesimizin değdiği her alanla ilgili olduğunu da söylesem sanıyorum abartmış olmayacağım.

Çocukluğunuza kadar inmeye gerek yok aslında, bu yıla şöyle bir göz atın yeter! Yeni bir yıla girmeye şunun şurasında kaç gün kaldı! Nelere öfkelendiniz, neleri söyleyemediniz, neler yapmak istediniz bir sebeple yarım kaldı, neler yaşamak istediniz de yarıda kesildi? Hani derler ya “hevesim kursağımda kaldı” diye, işte neler kursağınızda kaldı?

Siz, bütün bu bitirilmemiş işlerinizi düşünürken, eklemek istediğim önemli bir konu daha var: İnsan, çevresiyle var oluyor. Tek başımıza bir krallık olarak yaşayamıyoruz ne yazık ki, hoş bu şekilde de yaşamak isteyen var mı? Belki bazen. Alışkanlıklarımız, bazı değerlerimiz, sorumluluklarımız ve rollerimiz; aklınıza gelecek her şey çevremizle birlikte bizi var ediyor. Çevremizden ayrı tutamıyoruz kendimizi. Ayrıca, şimdi ve burada önemli olan, “Şimdi ve Burada” olmaktır. Şu an yazdıklarımı okuyorsanız, burada mısınız?

Belki önce fark etmeden yaşar insan bu bitirilmemiş işlerini. Önemsemez, belki öteler, belki tölere etmeye çalışır. Ara ara fonda çalan hafif bir müzik gibi bu işlerden dolayı bazı duygularla karşılaşıyorsanız, yılı bitirmeden fondaki müziğin sesini açın, solisti sahneye alın ve yüzleşin derim. Fondaki müzik zamanla sesini yükselterek sahnede yerini almadan denemekte fayda vardır belki. Eğer solist sahneye ummadığınız bir anda, ummadığınız kadar yüksek bir sesle çıkarsa, müziğin keyfini çıkartmak yerine, sahne gürültüsü tadınızı kaçıracaktır. Hevesinizin kursağınızda kalmasında kendi payınızı sahiplenerek işe başlamak, belki de dünyanın en hafifletici sorumluluğu olacaktır. Çünkü kendi davranışlarının sorumluluğunu alan insan kadar özgür hissedeni yoktur! Ve insanın kendisini özgür hissetmesi demek, kendi değerini de, yeterliliğini de, güvenini de sadece kendisinde bulması demektir. Elbette diğer insanlardan değer görmek, sevilmek, önemsenmek güzeldir, bunu inkâr etmiyorum ancak özünde kendisini değerli hissedip, seven insanın her bitirilmemiş işiyle de bir şekilde barışarak hayatına daha mutlu devam edeceğini anlatmak istiyorum.

Yeni yıla dört kala, bitirin o işleri, hayallerinizi çevrimiçi durumuna alın, hani gençler diyor ya son zamanlarda “Seviyorsan söyle” diye, seviyorsanız söyleyin, öfkeliyseniz konuşun, hevesiniz kursağınızda kaldıysa sebeplerini belirleyin, yine istiyorsanız, kendinize güzel bir yol çizin. Unutmayın ki hayatın tüm alanlarında denge ayarı sizin elinizdedir. Yeni yıla girerken benliğinizin balans ayarlarını da bir kontrolden geçirin. 2016’nın tüm bitirilmemiş işleriyle yüzleşip, 2017’ye taze hayallerle girmeniz dileğiyle. Her şey gönlünüzce olsun. Mutlu yıllar!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder