Yeni yıl
yaklaşırken, her yıl olduğu gibi bir Noel Baba tartışmasıdır yine aldı başını
gidiyor. Noel Baba’nın aslında bir İskandinav öyküsü olduğu, kuzeyden Amerika’ya,
yeni kıtanın keşfiyle taşındığı, ancak asıl Noel Baba karakterinin 19. Yüzyılın
başlarında ilk kez bir şiirde tanımlandığından bahsedilir*. Noel Baba’nın
hayallerden ve sanattan ortaya çıktığı da aynı kaynakta vurgulanmıştır.
Bu konunun
beni ilgilendiren tarafı ne karakterin dini bir figür olarak karşımıza çıkması,
ne çılgın alışveriş zamanının öne çıkan karakteri olması, ne de nereden
doğduğu. Bizim öğrendiğimiz kadarıyla bu karakter, dünyadaki çocukların yazdığı
mektuplarla istediklerini onlara ulaştırmasıyla yaşam kaynağını besler. İşin bu
kadarı bile beni bir masalın ortasına götürüyor. Gerçi günümüzde uçlarda
yaşadığımız doğru! Bir kısmımız hayallerine kolaylıkla ulaşabilirken, bir
kısmımız o hayallere ulaşmayı hayal bile edemiyor. Bir bakıma dünya geçmişten
bugüne hiç değişmiyor. “Herkes hayallerine ulaşsaydı nasıl olurdu, çok romantik
bir fikir.” diyebilirsiniz içinizden bana. Olsun, bence hayallere ulaşmak
hayali de hayal kurmak da var oluşumuzun önemli bir boyutu. Hayalsiz yaşayabilen
insan var mı?
Hayatınızdaki Noel
Babaları düşünmenizi istiyorum. Eğer Noel Baba fikri sizi rahatsız ediyorsa bu
insanlara Kutup Yıldızı da diyebilirsiniz. Adına ne derseniz artık! Hayallerinizi
önemseyen, onlara ulaşmanız için destek olan, paylaşan, cesaret veren ya da
hayallerinizi gerçekleştirmeniz için tüm yolları açan insanları düşünün! İyi varlar
değil mi? Ya da tam tersi kendinizi, sizin bizzat birilerinin, çocuğunuzun,
öğrencilerinizin, sevgilinizin, eşinizin, kardeşinizin… Kimlerin Noel Babası ya
da Kutup Yıldızısınız? İyi ki varsınız değil mi? Kimimiz hayallerimizi
gerçekleştiren insanlardan, kimimiz birilerinin hayallerini gerçekleştirmekten
mutlu oluyor. Hangi taraftaysanız, bunun bir önemi var mı? Sonuçta her iki
tarafta da mutlu oluyoruz. O zaman burada ortaya çıkan asıl amacın mutluluk
olduğunu söyleyebilir miyim? Söyledim bile!
Nerede arıyorsanız
mutluluğu, aramaktan vazgeçin. Mutluluk herhangi bir yerde değil, herhangi bir yığının
ardında değil. Mutluluk, Kutup Yıldızı olan insanın gözlerinin içinde ya da tam
tersi sizin gözlerinizin içinde. Mutluluk, üzerine sayfalarca yazabilirim. Farklı
ülkelerde mutluluk üzerine çalışmalar yapan uzmanlar binlerce kişilik salonları,
mutluluğu arayan insanlarla dolduruyor. Hayallerin gerçekleşmesine katkı
sağlandığında, buradaki asıl mutluluğun bir kadının istediği mücevher, bir
çocuğun istediği oyuncak, bir erkeğin istediği deri cüzdan gibi madde olarak
elde edilen şeyler olduğundan bahsetmiyorum. Buradaki asıl mutluluğun, ruhsal
bir değerden, belki birinin hayallerini sonuna kadar dinlemekten ve ona destek
olmaktan, belki cesareti kırıldığında “vazgeçme” diyen o sesten ve her ne
sebepten olursa olsun kendi öz benliğinizin “özel” olduğunu hissettirmekten
bahsediyorum. Yani varlığınızın her yönüyle değerli olduğunu hissetmektir asıl
mutluluk! Ya da varlığının değerli olduğunu hissettirebilmek! Değerli olduğunu
öncelikli hissettireceğiniz insan kim peki? Çok fazla sıralamayla uğraşmayın derim:
listenin ilk başına kendinizi yazın! Değerliyiz, hepimiz! Yapabildiklerimiz ve
yapamadıklarımızla; öfkemiz ve sevgimizle; hırçınlığımız ve şefkatimizle… Her şeyimizle,
bu dünyanın en değerlisiyiz.
Önce kendi
Kutup Yıldızınız, kendi Noel Babanız olmanız, sonra hayatınızdaki diğerleri, artık
nasıl adlandırırsanız, siz bilirsiniz… Gerçek mutluluğun var oluş sebebimizde
olduğunu düşünüyor, bu ruhsal doyumda gerçekten benliğimize yani sadece bize
değer verenlerle ve bizim sadece kendi benliklerine değer verdiklerimizle
çoğaldığına inanıyorum. Fazla masalsı gelebilir size, olsun ben masalları çok severim…
*Akın,Sunay ( 2016, 7’den 70’e, 4. Sayı,
sy-18-19)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder