Ne kadar bağımlıyız? Teknoloji ya
da herhangi bir madde bağımlılığından ziyade, genel anlamda hayatınızın tüm
zerrelerini kaplayan bir bağımlılık türünden bahsetmek istiyorum. Mesela sonuç
bağımlılığından, mesela güçlülük bağımlılığından, değersizlik bağımlılığından,
neşe bağımlılığından, incitme bağımlığından, alınganlık bağımlılığından, mesela
yüksek dağlar bağımlılığından. Bizi dışarıdan bakıldığında tanımlayan bazı
sıfatların ya da alışkanlık sandığımız bazı davranışların birer bağımlılık
olduğunu iddia ederek belki de bir çılgınlık yapıyorum. Yapayım, nasılsa bir
Marslıyım.
Bağımlılığın tanımlandığı yoldan
gidiyorum, bağımlı olunan maddenin ortadan kalkması durumunda yaşanacak
örselenmeyi, alt üst olmayı düşünerek ilerliyorum. Nasıl bilinirsiniz? Nasıl tanımlanırsanız?
Ya da kendinizi nasıl bilir, nasıl tanımlarsınız? Her iki bakış açısının da
aritmetik ortalamasını almanızı istiyorum.
Peki ya aslında bu tanımların
çoğunu bağımlılıktan taşıyorsanız? Bırakın başkalarının bizi nasıl
değerlendireceğini, bazen insan kendine bile bazı şeyleri itiraf etmeye
korkmuyor mu? Korkuyor ki ara sıra kaygı kökenli hastalıklar yaşıyor, sırtında
yük haline gelen o “ETİKETİ” söküp
atamadığından, fark etmeden kendiyle girdiği bir savaşı kazanmaya çalışıyor. Üzgünüm
ama benden beklediğiniz o cümleyi kuramayacağım, bağımlılıktan kurtulmak öyle
kolay bir şey değildir. Ciddi bir mücadele gerektirir, cesaret ister en
başında, kararlılık şartlı bir durumdur burada. Bütün bunların gerçekleşmesi
için ise elinizde “FARKINDALIK”
denilen bir ışın kılıcı olmalı ki her bir mücadelede ETİKETİN bir parçasını da
söküp atabilesiniz sırtınızdan.
İşte uçuş modunu burada devreye
sokmak belki de en iyi seçenek oluyor. Şöyle ki nasıl uçuş modunu açtığınızda,
dışarıdan sizin zamanınızı alan, sizi tutsak eden o akıllı telefonu ya da
tableti kendi isteğinize göre kullanma imkânını elde ediyorsanız, hayatınızın
da bir uçuş modu var. Hayatınızın uçuş modu, sadece aramalara ve internete karşı
size bir kalkan oluşturmuyor, kendinize karşı da sizin kontrolünüzü size
veriyor. Bir kere dış seslere kendinizi kapatıyorsunuz, birileri istediği kadar
enerjinizi düşürmeye çalışsın, size ulaşamıyor. Birileri istediği kadar size
değersizlik duygusu aşılamaya uğraşsın, yaptıklarınızı ya da sizi eleştirsin,
bütün bu seslerin o anda ulaşamadığı alanda oluyorsunuz. Sadece ihtiyaç
duyduğunuz kısımda, kendinizi kendinizden bile koruyorsunuz. Yani uçuş modu,
etiketlerinizin söküldüğü alan oluyor.
Kendi iç sesinizi kısmayı benden
daha iyi bileceğinizi düşünerek, dış sesleri uçuş moduna almanın da kısa yolunu
söyleyeceğim: SIRADANLAŞTIRMAK! Dış
seslerden yoruldunuz mu? Sıkıldınız mı? Enerjinizi mi sömürüyorlar yoksa
kafanızı mı karıştırıyorlar? Adı ne olursa olsun, önemli olan size yaşattığı
olumsuz ruh hali. Bundan kurtulmanın en iyi yolu, benim gezegenimde
sıradanlaştırmaktır. Tıpkı her gün yürüdüğünüz yolun kenarındaki taşlar gibi, dükkânlar
gibi… Eve gelir gelmez çantayı kapı girişinde bir yere atıvermek gibi… Öyle
basit, öyle sıradan, öyle burnunuzun ucuna düşen gözlüğü bir hamleyle düzeltmek
gibi. Yapabilirsiniz! Oluyor, sadece duymak istemediğiniz dış sesi uçuş moduna
alın, yeter…
Bütün bunlar için ise, biz
yetişkinlerin unuttuğu bir şeyi yeniden hatırlamamız gerekiyor! Sürecin tadını
çıkartmayı… Çocuklarla birlikte bir yere gidiyorsunuz, siz o yere yetişme ya da
evden bir an önce çıkma telaşındayken, çocuklar giyinirken oyun oynuyor, bir
türlü tek hamlede o ayakkabılar giyilmiyor. Kapıyı kilitlediğiniz an,
Piramitlerin sırrına erişmiş bilim adamı gibi mutlu hissediyorsunuz kendinizi. Peki,
siz kapıyı kilitlemeye odaklanmışken neden çocuklar hazırlık kısmında
eğleniyor? Çocuklar, sürecin tadını çıkartırken, biz yetişkinler sonuca bir an
önce ulaşmanın gerginliğini yaşıyoruz. Aslında yazının en başından sonuna kadar
anlatmaya çalıştığım sadece bu kadarcık: sürecin keyfini sürmek! Sonuç
odaklılık bazılarımız için ciddi bir bağımlılık. Sürecin keyfini yaşadığımızda,
kendiliğinden uçuş modunu da devreye sokuyor, dış sesleri de
sıradanlaştırıyoruz. Çünkü bazen sonuçlar, süreç kadar mutlu etmeyebiliyor ya da
sürecin keyfini iliklerimize kadar sindirebilirken, sonucun sadece o anlık
duygusunu yaşıyoruz.
Sonuç bağımlılığından kurtulmuş
bir Marslı olarak, sürecin keyfinin tozlarını da size üfledim. Farkındalık
düzeyiniz yüksek olsun efendim, keyifli süreçler…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder