11 Mart 2017 Cumartesi

SİBOP, ACEMİ KOLPACI ORHAN'IN ROMANI


Başar Başarır, 2004 yılında Sait Faik Hikâye Armağanını, 2014 yılında Yunus Nadi Öykü ödülünü kazandı. Sibop, daha önce öykü kitapları ile karşımıza çıkan yazarın ilk romanı. “Acemi kolpacı”  Orhan, öyle ki, adı “sibop”a çıkmış. Mahallesinde bile kimsenin dikkatini çekmeyen, neredeyse girdiği tüm işleri yarım bırakan Orhan,  ilk buluşmada Aslı ile evlenme kararı alır ve kısa sürede Aslı ile evlenip kendisini bir macera girdabının içinde bulur.

Kültürel birikim nedir? Bitirilen okulların diplomaları mı, okunan kitapların raftaki sayısının çokluğu mu? Ya da okul yıllarının en önemli münazara sorusunu düşünelim: Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi? Ben diyorum ki farkındalığıyla yaşayan bilir! Kültürel birikim ise, sadece diplomalardan, kitaplardan ibaret değildir. Akademik donanımız bir sürü başarılarla dolu olabilir. Elbette bunlar bize artı değerler katıyor. Ancak tatile gittiğimiz bir yörenin pazarında turlamadan, insanların yöresel alışkanlıklarının neler olduğunu gözlemlemeden dönersek, olmuyor, bir yerlerde tıkanıp kalıyoruz. İnsanın ufkunu, farkındalık gözü geliştiriyor. İçinde yetiştiğimiz çevrenin özelliklerini artı değerlerimize eklediğimizde, tüm evreni algılama eşiğimiz yükseliyor.

Bu romanda beni en çok etkileyen taraf karnına yazan çocuklara duyduğum saygı oldu sanırım. Lezzetli Türkçesi, olayın kurgusu, karakterlerin özelliklerinin, geçmiş yaşamlarının hani Freud’un dediği gibi buzdağının altının ortaya çıkışı gibi birçok durumdaki bağlantı güzelliğini de bahsedeceğim elbette ama en çok yazarın bu kültürel birikiminden etkilendim. Başar Başarır, farkındalık gözüyle gördüklerini, okuyucuya eğlenceli bir dille aktarmış. “Arifeyi gördük, bayramı göstermediler; çırak çıkartmak; boku bilmeden kenefe müdür olmak” gibi birçok unutulmuş, belki en son kullanıcısıyla mezara gitmiş, belli yörelere özgü deyimlerin, kelimelerin, konuşmaların bu romanla karşıma çıkması, kültürel farkındalık gözüme kaçan çöpü çıkarttı. Bunlar, taş merdivenlerin altında, toprakla betonlaşmış avluların en ücra, soğuk ve nemli köşelerine yerleşmiş ifadelerdi ve öyle güzel bulundukları cümleye yerleşmişlerdi ki, aidiyet duygusunu hatırlattı. Hani nicedir telli mutfak dolapları dekor olarak kullanılıyor da gelip geçenlerin birçoğu için pek bir anlam ifade etmiyor, ben işte o telli dolapların kenarına oturmuş, kızıl saçlarıyla sakin sakin konuşan dedemin halasını hatırladım. Sanki Cemile hala canlanmış, aynı dolabın yanına oturmuş, eski günlerden anlatıyordu : “Sekemekte oynamayın yavrum, düşersiniz” diyordu. “Hanayı yeni suladım, ayaklarınızın çamurunu eve bulaştırmayın” diye gülümsüyordu.

Romanın başkahramanı Orhan, Aslı ile ani evliliği, ilk görüşte âşık olmasıyla birlikte pek çok olayla mücadele etmek zorunda kalıyordu. Evet, Orhan günümüz dünya şivesiyle konuşuyordu. Yanlış okumadınız dünya şivesi dedim, internet dilinin konuşulan dildeki bozulmasına ben günümüz dünya dili diyorum. İnceden inceye, yazar aslında günümüz dünya şivesine de dokunduruyordu. Orhan’ın kendi çevresinde, varlığı ile yokluğu pek bir anlam ifade etmeyen bir karakter oluşundan, yarım bıraktığı işlerinden, bir baltaya sap olamamış halinden mi geliyordu Sibop?  Olabilir, ilk bakışta tabi. Bence Orhan, kayıplarıyla, çocukluğunda yaşadığı travmatik olayla, yetişkinliğinde yaşadığı iç çatışmalarıyla boğuşuyor, Aslı ile bunları aşmak için kendi hayat mücadelesini veriyor, çevresindekilerle ve geçmişindeki olaylarla yüzleşiyordu. İlk bakışta, argo olarak düşünülen Sibop, aslında sayfalar ilerledikçe lastiğin basıncını ayarlayan en önemli unsur haline geliyordu. Orhan’ın aşkı, mücadelesi olmasa, Orhan’la ilişkili tüm karakterlerin basınç ayarları normale dönmeyecekti.

Yazarın yeteneği, farkındalık düzeyinin yüksekliği ve birikimi bir araya gelmiş, hanayın ortasına yerleşmiş. Hem de leziz bir Türkçe ile. Özetle, bağı suvarmış, artık ürünlerin keyfini sürmesi kalmış. Umarım hepimiz, ne iş yapıyorsak yapalım, nasıl bir birikime sahip olursak olalım, farkındalık gözümüzü de açarız. Böylece dünyayı izlerken, varoluşun anlamını kavrar ve güzel eserleri dünyayla buluştururuz.
SİBOP, Başar Başarır, Can Yayınları, 2017.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder