Başar Başarır,
2004 yılında Sait Faik Hikâye Armağanını, 2014 yılında Yunus Nadi Öykü ödülünü kazandı.
Sibop, daha önce öykü kitapları ile karşımıza çıkan yazarın ilk romanı. “Acemi
kolpacı” Orhan, öyle ki, adı “sibop”a
çıkmış. Mahallesinde bile kimsenin dikkatini çekmeyen, neredeyse girdiği tüm
işleri yarım bırakan Orhan, ilk
buluşmada Aslı ile evlenme kararı alır ve kısa sürede Aslı ile evlenip
kendisini bir macera girdabının içinde bulur.
Kültürel
birikim nedir? Bitirilen okulların diplomaları mı, okunan kitapların raftaki
sayısının çokluğu mu? Ya da okul yıllarının en önemli münazara sorusunu
düşünelim: Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi? Ben diyorum ki farkındalığıyla
yaşayan bilir! Kültürel birikim ise, sadece diplomalardan, kitaplardan ibaret
değildir. Akademik donanımız bir sürü başarılarla dolu olabilir. Elbette bunlar
bize artı değerler katıyor. Ancak tatile gittiğimiz bir yörenin pazarında
turlamadan, insanların yöresel alışkanlıklarının neler olduğunu gözlemlemeden
dönersek, olmuyor, bir yerlerde tıkanıp kalıyoruz. İnsanın ufkunu, farkındalık gözü geliştiriyor. İçinde yetiştiğimiz
çevrenin özelliklerini artı değerlerimize eklediğimizde, tüm evreni algılama
eşiğimiz yükseliyor.
Bu romanda beni
en çok etkileyen taraf karnına yazan çocuklara duyduğum saygı oldu sanırım.
Lezzetli Türkçesi, olayın kurgusu, karakterlerin özelliklerinin, geçmiş
yaşamlarının hani Freud’un dediği gibi buzdağının altının ortaya çıkışı gibi birçok
durumdaki bağlantı güzelliğini de bahsedeceğim elbette ama en çok yazarın bu
kültürel birikiminden etkilendim. Başar Başarır, farkındalık gözüyle
gördüklerini, okuyucuya eğlenceli bir dille aktarmış. “Arifeyi gördük, bayramı
göstermediler; çırak çıkartmak; boku bilmeden kenefe müdür olmak” gibi birçok
unutulmuş, belki en son kullanıcısıyla mezara gitmiş, belli yörelere özgü
deyimlerin, kelimelerin, konuşmaların bu romanla karşıma çıkması, kültürel
farkındalık gözüme kaçan çöpü çıkarttı. Bunlar, taş merdivenlerin altında,
toprakla betonlaşmış avluların en ücra, soğuk ve nemli köşelerine yerleşmiş
ifadelerdi ve öyle güzel bulundukları cümleye yerleşmişlerdi ki, aidiyet
duygusunu hatırlattı. Hani nicedir telli mutfak dolapları dekor olarak
kullanılıyor da gelip geçenlerin birçoğu için pek bir anlam ifade etmiyor, ben
işte o telli dolapların kenarına oturmuş, kızıl saçlarıyla sakin sakin konuşan
dedemin halasını hatırladım. Sanki Cemile hala canlanmış, aynı dolabın yanına
oturmuş, eski günlerden anlatıyordu : “Sekemekte oynamayın yavrum, düşersiniz”
diyordu. “Hanayı yeni suladım, ayaklarınızın çamurunu eve bulaştırmayın” diye
gülümsüyordu.
Romanın başkahramanı
Orhan, Aslı ile ani evliliği, ilk görüşte âşık olmasıyla birlikte pek çok
olayla mücadele etmek zorunda kalıyordu. Evet, Orhan günümüz dünya şivesiyle konuşuyordu. Yanlış okumadınız dünya şivesi
dedim, internet dilinin konuşulan dildeki bozulmasına ben günümüz dünya dili
diyorum. İnceden inceye, yazar aslında günümüz dünya şivesine de
dokunduruyordu. Orhan’ın kendi çevresinde, varlığı ile yokluğu pek bir anlam
ifade etmeyen bir karakter oluşundan, yarım bıraktığı işlerinden, bir baltaya
sap olamamış halinden mi geliyordu Sibop? Olabilir, ilk bakışta tabi. Bence Orhan,
kayıplarıyla, çocukluğunda yaşadığı travmatik olayla, yetişkinliğinde yaşadığı
iç çatışmalarıyla boğuşuyor, Aslı ile bunları aşmak için kendi hayat
mücadelesini veriyor, çevresindekilerle ve geçmişindeki olaylarla yüzleşiyordu.
İlk bakışta, argo olarak düşünülen Sibop, aslında sayfalar ilerledikçe lastiğin
basıncını ayarlayan en önemli unsur haline geliyordu. Orhan’ın aşkı, mücadelesi
olmasa, Orhan’la ilişkili tüm karakterlerin basınç ayarları normale
dönmeyecekti.
Yazarın
yeteneği, farkındalık düzeyinin yüksekliği ve birikimi bir araya gelmiş,
hanayın ortasına yerleşmiş. Hem de leziz bir Türkçe ile. Özetle, bağı suvarmış,
artık ürünlerin keyfini sürmesi kalmış. Umarım hepimiz, ne iş yapıyorsak
yapalım, nasıl bir birikime sahip olursak olalım, farkındalık gözümüzü de
açarız. Böylece dünyayı izlerken, varoluşun anlamını kavrar ve güzel eserleri
dünyayla buluştururuz.
SİBOP, Başar Başarır, Can Yayınları, 2017.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder