“Günaydın”.
“Hoş geldin”, “Nasılsın?” .
“Teşekkür ederim”.
“İyi günler bakkal amca”.
“Kolay gelsin”.
Kişiler arası iletişimin sanırım
en basit hitap şekilleri. Hani farkında olmadan söylediklerimiz. Öyle görüp,
alışa geldiklerimiz. Pardon, genelleme yapmayayım, hepimiz için geçerli değil
sanırım bu en basit örnekler. Komşuya, asansörde karşılaştığınız bir yabancıya,
markette size yardımcı olan bir çalışana, arkadaşlarınıza, uzaktan
tanıdıklarınıza, çocuğunuza söylediğiniz, iletişimi başlatan bu ilk ifadeleri kullanıyor
musunuz? Yazıyı sessizce ve yalnız okuduğunuza göre, cevabınızı verirken
çekinecek birileri yok! Cevabınız “Elbette” ise, çocuklarınızı birkaç gün
gözlemlemenizi istiyorum. Okula giderken, servise binerken, komşularınızla karşılaştıklarında,
markette, mağazada, her yerde, tanıdık tanımadık tüm insanlarla iletişimleri
nasıl? ( Bu paragraf, biraz askıda dursun).
Bir insanı
tanımlarken onlarca sıfat kullanırız: güler yüzlü, samimi, soğuk, mendebur,
dürüst, fesat, içten pazarlıklı, kaba, kibar, asil… Peki, başarı kelimesini neye göre bir insana
yakıştırırsınız? Mesleğine, yaptığı yemeklere, kıyafetlerine, gülen yüzüne göre
mi? Uzmanlar başarıyı, yapılan işin sonucu olarak değerlendirirler ve bir
karakter özelliği olarak tanımlamazlar. Ben insanları, Einstein’ın iyi ve kötü
insanlarından biraz farklı olarak, başarılı ve başarısız olarak ikiye
ayırıyorum. Benim için insanlara dair öncelikli değerim İLETİŞİM’dir. İki tür
insan, iletişimde başarılı ve başarısızlar.
Sevgili
başarısızlar, “Günaydın” demeyi bilmeyen, bütün dünya sadece kendi etrafında dönüyormuşçasına
her güzelliği kendisine bekleyen, karşısındakinin fiziksel sınırlarına dahi
saygı duymayan, kendi dünyasından başka dünyaların olduğunu kabul etmeyenler olarak
tanımlanabilir. Hatta bu açıklamayı devam ettirmek de mümkün: kendileri
olmadığında dünya duracakmış gibi düşünen, bencil, sevgi arsızı, kural
tanımayan, doyumsuz, mutlu olmayı bilmeyen, karşısındakinin duygularını
hırpalayan diye devam edebilirim. Eminim ki bu tanıma sizler de bir şeyler
ekleyebilirsiniz. Bu yeni tür ki daha önceki zamanlarda bu kadar çok
değillerdi, nasıl oldu da çoğaldılar dersiniz? Söyleyeyim, bu başarısızların
ebeveynleri, psikologları yanlış anladı! Bu ebeveynler, eğitimli de olsalar, ya
“Ben çocuğumu kendi yetişme tarzımdan çok daha farklı yetiştireceğim” diye
yüksek perdeden naralar attılar ya da “Ben öyle mükemmelim ki çocuklarım da
benim bildiğim aile düzeninde yetişecek” şeklinde burunlar yukarıda, omuzlar
dik olarak bu komutu evrene gönderdiler. Sonuç olarak çok üzgünüm ama kendisini
dünyanın merkezi sanan, selamlaşmanın hiçbir türünü uygulamayan, eleştirilmeye
asla tahammülü olmayan, iletişimin devamlılığını sağlayan unsurlardan haberi
dahi olmayan yeni bir tür ile bizleri karşı karşıya bıraktılar.
İşte
sözüm bu insanlara: Teraryum fanusları gibi kurduğunuz hayat, gerçek bir dünya
değil! Uyanın! O fanuslarda sadece hayal ettiklerinizi kısa bir süreliğine
yaşatabiliyorsunuz. Teraryum fanuslarının uzun ömürlü olması için ya yapay
ürünler kullanmanız gerekiyor ya da uygun koşulları sürekli olarak korumanız. Dünya,
bir teraryum bahçesinden daha büyük ve fanusun dışındaki gerçeklik iletişimle
dönüyor.
Eğer “Çocuğum
hep bana bağımlı yaşasın, ben her zaman her yerde arkasını toplarım”
diyorsanız; siz olmadan kendi ayaklarının üzerinde duramasın istiyorsanız,
sizin seçimlerinize göre ilerlesin, sizin gösterdiğiniz yolu seçsin gibi hayalî
düşünceleriniz varsa, ÇIKMAZ SOKAK! Okula
götürmeyi unuttukları resim dosyasının bedelini ödesinler ki bir daha ki sefere
kendi sorumluluklarını alabilsinler. Bırakın, hangi kitabı okuyacaklarını
kendileri seçsinler, bir süre sonra dünya klasiklerini de okuyacaklardır. Siz sadece
dünyanın en önemli değerinin iletişim olduğunu SİZİ gözlemleyerek öğrensinler. Onlara
imkânlarınız dâhilinde farklı dünyaların kapılarını aralayın, algılarının açılması
için fırsatlar oluşturun. Evet, illa bir şeyler yapacaksanız, gezin, görün,
okuyun ve onlarla paylaşın. Yani bizim aramıza karışın! İlla öğretecekseniz
adab-ı muaşeret öğretin. Sonrasını onlar tamamlayacaktır. Demem o ki, bu yeni türden
bizi kurtarın! Çünkü biz başarılı iletişimin dünyayı yörüngede tuttuğuna
inanıyoruz. Dengemizi bozmayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder