10 Mart 2017 Cuma

TERARYUM ÇOCUKLARI

“Günaydın”.

“Hoş geldin”, “Nasılsın?” .

“Teşekkür ederim”.

“İyi günler bakkal amca”.

“Kolay gelsin”.

Kişiler arası iletişimin sanırım en basit hitap şekilleri. Hani farkında olmadan söylediklerimiz. Öyle görüp, alışa geldiklerimiz. Pardon, genelleme yapmayayım, hepimiz için geçerli değil sanırım bu en basit örnekler. Komşuya, asansörde karşılaştığınız bir yabancıya, markette size yardımcı olan bir çalışana, arkadaşlarınıza, uzaktan tanıdıklarınıza, çocuğunuza söylediğiniz, iletişimi başlatan bu ilk ifadeleri kullanıyor musunuz? Yazıyı sessizce ve yalnız okuduğunuza göre, cevabınızı verirken çekinecek birileri yok! Cevabınız “Elbette” ise, çocuklarınızı birkaç gün gözlemlemenizi istiyorum. Okula giderken, servise binerken, komşularınızla karşılaştıklarında, markette, mağazada, her yerde, tanıdık tanımadık tüm insanlarla iletişimleri nasıl? ( Bu paragraf, biraz askıda dursun).

                Bir insanı tanımlarken onlarca sıfat kullanırız: güler yüzlü, samimi, soğuk, mendebur, dürüst, fesat, içten pazarlıklı, kaba, kibar, asil…  Peki, başarı kelimesini neye göre bir insana yakıştırırsınız? Mesleğine, yaptığı yemeklere, kıyafetlerine, gülen yüzüne göre mi? Uzmanlar başarıyı, yapılan işin sonucu olarak değerlendirirler ve bir karakter özelliği olarak tanımlamazlar. Ben insanları, Einstein’ın iyi ve kötü insanlarından biraz farklı olarak, başarılı ve başarısız olarak ikiye ayırıyorum. Benim için insanlara dair öncelikli değerim İLETİŞİM’dir. İki tür insan, iletişimde başarılı ve başarısızlar.

                Sevgili başarısızlar, “Günaydın” demeyi bilmeyen, bütün dünya sadece kendi etrafında dönüyormuşçasına her güzelliği kendisine bekleyen, karşısındakinin fiziksel sınırlarına dahi saygı duymayan, kendi dünyasından başka dünyaların olduğunu kabul etmeyenler olarak tanımlanabilir. Hatta bu açıklamayı devam ettirmek de mümkün: kendileri olmadığında dünya duracakmış gibi düşünen, bencil, sevgi arsızı, kural tanımayan, doyumsuz, mutlu olmayı bilmeyen, karşısındakinin duygularını hırpalayan diye devam edebilirim. Eminim ki bu tanıma sizler de bir şeyler ekleyebilirsiniz. Bu yeni tür ki daha önceki zamanlarda bu kadar çok değillerdi, nasıl oldu da çoğaldılar dersiniz? Söyleyeyim, bu başarısızların ebeveynleri, psikologları yanlış anladı! Bu ebeveynler, eğitimli de olsalar, ya “Ben çocuğumu kendi yetişme tarzımdan çok daha farklı yetiştireceğim” diye yüksek perdeden naralar attılar ya da “Ben öyle mükemmelim ki çocuklarım da benim bildiğim aile düzeninde yetişecek” şeklinde burunlar yukarıda, omuzlar dik olarak bu komutu evrene gönderdiler. Sonuç olarak çok üzgünüm ama kendisini dünyanın merkezi sanan, selamlaşmanın hiçbir türünü uygulamayan, eleştirilmeye asla tahammülü olmayan, iletişimin devamlılığını sağlayan unsurlardan haberi dahi olmayan yeni bir tür ile bizleri karşı karşıya bıraktılar.

                İşte sözüm bu insanlara: Teraryum fanusları gibi kurduğunuz hayat, gerçek bir dünya değil! Uyanın! O fanuslarda sadece hayal ettiklerinizi kısa bir süreliğine yaşatabiliyorsunuz. Teraryum fanuslarının uzun ömürlü olması için ya yapay ürünler kullanmanız gerekiyor ya da uygun koşulları sürekli olarak korumanız. Dünya, bir teraryum bahçesinden daha büyük ve fanusun dışındaki gerçeklik iletişimle dönüyor.

                Eğer “Çocuğum hep bana bağımlı yaşasın, ben her zaman her yerde arkasını toplarım” diyorsanız; siz olmadan kendi ayaklarının üzerinde duramasın istiyorsanız, sizin seçimlerinize göre ilerlesin, sizin gösterdiğiniz yolu seçsin gibi hayalî düşünceleriniz varsa, ÇIKMAZ SOKAK!  Okula götürmeyi unuttukları resim dosyasının bedelini ödesinler ki bir daha ki sefere kendi sorumluluklarını alabilsinler. Bırakın, hangi kitabı okuyacaklarını kendileri seçsinler, bir süre sonra dünya klasiklerini de okuyacaklardır. Siz sadece dünyanın en önemli değerinin iletişim olduğunu SİZİ gözlemleyerek öğrensinler. Onlara imkânlarınız dâhilinde farklı dünyaların kapılarını aralayın, algılarının açılması için fırsatlar oluşturun. Evet, illa bir şeyler yapacaksanız, gezin, görün, okuyun ve onlarla paylaşın. Yani bizim aramıza karışın! İlla öğretecekseniz adab-ı muaşeret öğretin. Sonrasını onlar tamamlayacaktır. Demem o ki, bu yeni türden bizi kurtarın! Çünkü biz başarılı iletişimin dünyayı yörüngede tuttuğuna inanıyoruz. Dengemizi bozmayın.
               


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder